30 Mart 2015 Pazartesi

yine yalnızlık













neşeli olmadığım günlerde etrafımdaki insanların ne kadar çabuk uzaklaştığını farkettiğim andır, yalnızlığımı anladığım an. sağlam ilişkiler kurmaktan uzak olduğumu, zihnimin beni yalnızlaştırmaya yönelik çalıştığını az çok öğrendim bu yaşıma kadar. ama değişmeye çalışırken, sevdiğim insanların zor anında onlara destek olma isteğini içimde yeni yeni hissederken onlardan bunu görememek can yakıyor. "her şey çok güzel olacak" cümlesini duysam iyi olacağım belki de, o kadar yakınım iyi hissetmeye. ve bir o kadar uzak, yalnız.
bakıyorsunuz mesela etrafınıza, konuşan, gülen, heyecanla bir şeyler anlatan insanlar var. dinliyorsunuz biraz, anlamıyorsunuz da. anlamak da istemiyorsunuz. öyle boş boş bakıyorsunuz insanlara. kafanızdan ne geçiyor kim bilir. belki düşündüğünüz bir an, birisi, bir film var. öyle kafanızda bir film oynatıyorsunuz anlamsız, insanlar 'yine daldın' falan diyor. 'ulan' diyorsunuz, 'ne anlatayım ben size?' sonra yine başlıyorsunuz her zamanki saçmalıklarınızı anlatmaya. karşıdaki de dinliyormuş gibi yapıyordur belki, onu da bilmiyorsunuz.
herkesten, her şeyden nefret ediyorsunuz, niye olduğunu da anlatamıyorsunuz; siz de bilmiyorsunuz çünkü.

yalnızlığını anladığını düşündüğün anların artık daha fazla uzamamasını istediğin anlar çoğalmaya başlıyor.
gitgide uzuyorlar. an olmaktan çıkıp dakikalara, saatlere, günlere evriliyorlar çünkü. öyle bir şey ki etrafında bulunan her şeyle bağ kurmaya başlıyorsun. onlara dışarıdan gelebilecek her türlü müdahaleye, müdahale etme ihtiyacı hasıl oluyor bünyende. beğenmeyip iletişime geçmediğin ya da iletişimini kestiğin her türlü insan, arkadaş, akraba vs gözünde değerleniveriyor. sonra yanında olsalar nasıl olur diye düşünüp ulan iyi ki yanımda değiller diyorsun. kendini hapsettiğin kendi özgür hapishanende tahliye olmayı beklemek gibi bir şey.
işte bunlar hep arctic monkeys.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder