8 Ocak 2015 Perşembe

risk ve yaşam



İnsan olarak en büyük handikaplarimizdan biri yaşımızın ilerdedikçe riske girme şansımızın azalması.
İnsanlar ölüm yaklaştıkça daha temkinli daha oturaklı bir insan haline gelmeye başlıyor. Gençken küçükken her türlü çılgınlığı yapabiliyoruz, örneğin otostopla 3000 km yol yapmak gibi bir çılgınlığa kaptırmıştım kendimi, beni seven insanlari düşünmeyip başına gelebilecek onlarca kötü şeyi boşverip bütün riskleri hiçe sayınca mutluluk daha bi anlamlı geliyor insana..
ama yaşımız ilerledikçe bunlar yavaş yavaş azalarak bitmeye yüz tutuyor.her ne olursa olsun sana destek olacak aile vs.insanların sorumluluğu altında olmaktan çıkış, kendi sorumluluğunu almanın ötesinde başka insanların da sorumluluğunu üstlenmekle alakalı bir şey bu. yaş ilerledikçe sadece kendinizi taşımayı bırakıyor, başkalarının da hayatı oluveriyoruz.sırf bu düşünce uğruna insanlarin seni çok sevmesini ve sana bağlı olmasını istememeye başlıyoruz.
planlayarak oluşturduğun ve keyfini sürdüğün bazı şeylerin yerle bir olduğunu görüp, yaralarını sardıktan sonra hayata bakışını değiştirirsin ve anı yaşamaya yönelirsin. akıl ve mantıkla verdiğin kararların seni hayal kırıklığına uğratabildiğini gördüğün için kendini hayatın akışına bırakmaya başlarsın. rüzgar nereye götürürse oraya gitme eğilimine girersin. bu durumda önceleri risk diye değerlendirdiğin şeyler öyle görünmemeye başlar. " hadi bakalım görelim neler olacak" diye atmaya başlarsın kendini.
daha yirmi yasinda sigortali is ugruna yeteneginden hayalinden vazgecen, sirf kliseler ugruna sevmedigi insanlarla gencliklerini curutenlere bakarak iyi bi feyz almamız gerekiyor bence.

madem hayat her an sona erebilir o halde içinde bulunduğun anı güzel yaşamaktan daha mantıklı ne olabilir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder