Öncelikle söylüyorum. Babalar gibi SPOİLER içerir. Diziyi izlemeyenler okumasın
tüm kötü şeyler sona erdi. şu saatten sonra ciddi bir şey yazamıyor insan. insan bu diziyi izleyince mal mal ekrana bakıyor.. resmen oyuncağı alınmış troll gibi kaldık
breaking bad neden en çok sevilesi?
sinema kalitesinde sahneleri vardı.
dizi senaryo açısından 'nasıl yazılır'a örnek... bunu herkes kabul ediyor zaten.
ben şahsen kamera diline hayran kaldım. çekim açıları, çekim teknikleri bu kadar mı yaratıcı ve güzel olur. adamlar teknik açıdan çok üstünler. o renkler falan süper lan
albuquerque’yi bize çok iyi tanıttı
insana albuquerque'ye gidip anlamsiz anlamsiz çöllerde gezme isteği uyandırıyor.
meksikadan farkı olmayan çorak bir yer bi bakmışız ki diziden sonra turistleri akın akın çeken bir mekan olmuş.
sırf walter reis'in soluduğu havayı solumak için albukorki'ye uğrayan, onlar kadar şanslı olamadığımız türkler bile var
sizler için küçük bir gezinti ayarladım.
heisenberg reis'in new mexico'daki evini google maps'te buldum.
mouse veya klavye yardımı ile albuquerque sokaklarında boş boş dolanarak, bir nebze olsun özleminizi azaltabilirsiniz.
buraya tıklayın
bize kimyayı sevdirdi
bu diziyi kimya sevmeyenlerin gözüne sokmak lazım. insanların 2 tozu birleştirerek neler yapabildiğini çok güzel anlatıyor. o neydi bu neydi derken, neredeyse insana periodik cetveli ezberletiyor. küçük kardeşime bu diziyi izlettim, çocuk şimdiden kimyager olmaya karar verdi. o derece über bir dizidir breaking bad.
bu diziyi izleyen kimyacılar esrarengiz bir kişiliğe bürünmeye başlıyor.
walter white tarzı arazi olmalar,
okul müdürüne ''say my name'' şeklinde absürt sorularla yaklaşımlar,
okul laboratuvarında pamuğa 'tentürdiyot' dökerek kristal meth yapacağını sanmalar falan
herkes bi anda heisenberg havasına girdi.
kimyasal reaksiyonlarda olduğu gibi;
tepkimeye girecekler ve eşik değerini aşacak kadar enerji, bir iki katalizör
sonrasında şenliği seyret. dizinin formülü bu sanki
heisenberg reis'in new mexico'daki evini google maps'te buldum.
mouse veya klavye yardımı ile albuquerque sokaklarında boş boş dolanarak, bir nebze olsun özleminizi azaltabilirsiniz.
buraya tıklayın
bize kimyayı sevdirdi
bu diziyi kimya sevmeyenlerin gözüne sokmak lazım. insanların 2 tozu birleştirerek neler yapabildiğini çok güzel anlatıyor. o neydi bu neydi derken, neredeyse insana periodik cetveli ezberletiyor. küçük kardeşime bu diziyi izlettim, çocuk şimdiden kimyager olmaya karar verdi. o derece über bir dizidir breaking bad.
bu diziyi izleyen kimyacılar esrarengiz bir kişiliğe bürünmeye başlıyor.
walter white tarzı arazi olmalar,
okul müdürüne ''say my name'' şeklinde absürt sorularla yaklaşımlar,
okul laboratuvarında pamuğa 'tentürdiyot' dökerek kristal meth yapacağını sanmalar falan
herkes bi anda heisenberg havasına girdi.
kimyasal reaksiyonlarda olduğu gibi;
tepkimeye girecekler ve eşik değerini aşacak kadar enerji, bir iki katalizör
sonrasında şenliği seyret. dizinin formülü bu sanki
walt'ın da dediği gibi
chemistry is magic.
chemistry must be respected!
değişim psikolojisini sürükleyici bir biçimde anlattı
bu dizi insan
ilişkilerini ve insanların geçirdikleri değişimi karakterlerine aşırı ama olası
durumlar yaşatarak izleyiciye sürükleyici bir şekilde veriyor.
walt'ın değişiminin çevresindeki insanları etkileyişi ve
herkesi kötüye çevirişi...
hikaye sanki bir dostoyevksi romanı, pink floyd'un wish you were here albümünden bir parça…
hikaye sanki bir dostoyevksi romanı, pink floyd'un wish you were here albümünden bir parça…
dizinin en başından beri değişimi kabullenme süreci ve
başkalaşımı çok iyi görüyoruz.
değişimin ne denli mücadele gerektiren zor bir durum
olduğunu, hislerin mantık ile paralel ilerleyebilme ihtimalini, neyin ne zaman
suç olabileceğini, gelecekte bu gün suç kabul edilen şeylerin ve ahlaki düzenin
değişebileceğini yada değiştirilebileceğini sorgulatıyor bize dizi.
örneğin uçak kazasından sonra okulun spor salonunda walter
white’in konuşması vardı. O konuşmada walter kendisinden bahsediyordu,
hayatında geçirdiği değişim, yaptıkları ve yaptıklarından duyduğu suçluluk ama
aynı zamanda içindeki değişimi kucaklayışını, kabullenişini anlatıyordu.
şimdiye kadar yaşadım, bunlarla da başederim, yaşarım der gibiydi. zaten
konuştuklarını oradakiler anlamadı, kendi kendisine konuşuyor gibiydi.
yazının başında söylediğim gibi, breaking bad bir dönüşüm
hikayesidir. adalete, hukuka, inanca, topluma bakışın değişimini/dönüşümünü
anlatıyor. dizide bugün kesin emin olduğumuz inançların aslında bir vuruşluk
canı olduğunu görüyoruz. o vuruşu vurabiliriz, yeter ki hayat bize o noktaya getirsin.
bir hamlede her şey değişebilir. breaking bad’de bölümler boyunca baş
karakterlerin dönüşmelerini izliyoruz. görüyoruz ki hiç bir şeyden tam olarak
emin olamayız, kendimizi o kadar da iyi tanıyamayız. değişim hayatın içinde her
an vardır ve tam yanıbaşımızdadır
dizinin ilk bölümünde dizinin ana temasını bizlere anlatmıştı zaten
mr.white.
elementlerin kendi aralarında kimyasal etkileşimleri, değişimleri,kovalent
bağ yapmaları, türlü türlü değişimlere uğramaları v.s.
işte dizide de karakterlerin değişimleri, o kadar güzel
anlatılıyor ki...sanki atomların kendi aralarında slow motion etkileşimlerini
izliyoruz...
mr.white'in heisenberg'e dönüşmesi, işsiz güçsüz junk jesse
pinkman'in vicdanı ile muhasebeye girmesi. skyler white'in çıldırmaları. herşey
ama herşey değişim ile ilgili. tabii bu değişimin merkezinde kimyacımız var.
ilk sezondaki pısırık, kurallara uyan adam gitti; yerine dengesiz, bencil ve yaşamak için herşeyi yapabilecek kapasitede biri geldi. ilk başta kanser olduğu için normal karşılamıştım; ancak daha sonra gücü hissetmeye başladığında o da herkes gibi dark side'a geçmeyi tercih etti. daha ikinci sezonda jesse'nin kız arkadaşının kendi kusmuğunda boğulmasına göz yumması, 3. sezon sonunda jesse için 2 tane herifi biçmesi, ve de 4. sezonda yaşayabilmek için yaptığı ölümcül plan, kendi hayatını kurtarabilmek için bir çocuğu bile tehlikeye atması,
walter'daki karakter değişimini o kadar ince ve güzel
işlediler ki o garip, zavallı, iyi adamın son zamanlarda tamamiyle anasına
sövülesi bir hale gelmiş oldu
dizide ki bir sahneyi buraya taşımak istiyorum.
jesse ve jane arabada oturuyordur. jesse sanattan konuşmaya
başlar. aynen şöyle bir konuşma geçer aralarında:
jane: fakat aynı kapı değildir ki!
jesse: gayet de aynıdır.
jane: aynı objedir ama her defasında farklıdır. ışık
farklıdır, sanatçının ruh hali farklıdır, her çizişinde başka, yeni biridir
artık.
walter'ın her doğum gününde eve giriş sahnesine, karesine
bakalım:
aynı kapı, farklı ışık, walter'ın farklı ruh hali, walter'ın
her defasında farklı bir adam olması. değişim...
evet. şimdi bir de şunu anımsayın, bu değişimler sırasında,
göze batan en küçük bir iğretilik, bir olmamışlık var mıydı? yoktu. işte bu
dizinin efsane olmasının sebebi budur bence...
büyük aktörlerden övgüler aldı
anthony hopkins gibi birine 2 hafta süren bir baştan sona izleme maratonu sonunda, duyduğu hayranlığı dile getirmek için mektup yazmıştır.
o mektup
bryan cranston abimiz galler kaplanı, ululardan ulu, erenlerden ermiş hannibal tarafından kutsandı özetle.
televizyon tarihinin en zeki intikamlarına sahipti
intikam finalleri en vurucu final çeşitidir. izleyiciyi huzura kavuşturur. breaking bad gibi üstün bir dizi tabii ki kusursuz intikam finaliyle bitmeliydi. bunu da son derece güzel yaptılar.
dizi aslında sürekli intikam konusu içinde geçiyor.
gus'ın partnerinin öldürülüşünden dolayı saran intikam duygusu,
jesse'nin todd'u öldürüp ondan andrea'nın ve ölen bisikletli çocuğun intikamını alması,
gus fring’in salamanca ile olan intikamlaşmaları,
walter'in lydia’nın çayına risin'i karıştırması,
walter'in son bölümde makineli tüfekle ekibi temizlemesi
vs...
introsu insanı baştan çıkarıyordu
aşık olduğumuz soundtrackları vardı.
aşık olduğumuz soundtrackları vardı.
insanın mutfağa gidip bi tencere meth pişiresi geliyor.
Heisenberg Song - Negro y Azul
Heisenberg Song - Negro y Azul
kahramanlarımızın durumunu anlatmaktadır bu şarkı. muhteşem devam eder. arada danny trejo gözükür ve şarkı şoke edici bir biçimde biter. yaklaşık 4 dakikalık şarkıyı klibi eşliğinde baştan sona dinlemişizdir. "noluyor lan" demeye kalmadan meşhur jenerik girer. breaking bad kancayı demirle atmıştır. bugune dek bir dizide gordugum en orjinal ipucu verme ve merak uyandirma yontemidir. daha 2. sezondan herkesin anlayamayacağı üstü kapalı bir biçimde hikayenin sonunu söylüyor aslında
sanki şarkı dizi, dizi şarkı için yazılmış adeta.
ne zaman dinlesem meth mekanında walter reisin o yüzündeki gururlu, sırıtkan ve kazanları okşarken, gaz maskesini tutarkenki görüntüsü geliyor.
Breaking Bad Season 4 - If I Had a Heart
jesse pinkman'ın dibe vuruş fon müziği, bitch!
jesse'nin düştüğü hali izlerken arkada çalar ki şarkı mı daha karanlık yoksa jesse mi bilemez insan. en nihayetinde birbirlerinin sözlerini tamamlayan çok yakın kader arkadaşları gibilerdir.
bu şarkı iyi bir insanın yaşadığı kötü anları tanımlamıyor, direkt olarak bir insanın karanlık tarafına hizmet ediyor.
beklenmeyen anda çalmaya başlayınca dikkati sadece kendine çeken, düşünceleri durduran, uyuşturan bir parçadır.
ufak bir bilgi olsun; breaking bad bu parçayi kullandıktan sonra;
vikings'in açılış müziği olmuştur.
person of interest 1. sezon 15. bölüm,
following in 1.sezon 7.bölüm,
the originals'ın 1. sezon 11.bölüm'de de kullanılmıstır.
en başarılı kötülerden biri olan gustavo fring'in o eceline yürüyüşü gelir akıllara her seferinde. her güzel şeyin olduğu gibi breaking bad'in de sonu olduğu hatırlanır ve hüzünlenir insan.
düşme hissi yaratıyor bu apparat şarkısı. ardınızda bir şey bırakarak düşüyorsunuz hissi dinlerken bünyenizde hissettiriyor. düşeceğiniz bir yer de yok aslında.
the originals'ın 1. sezon 11.bölüm'de de kullanılmıstır.
en başarılı kötülerden biri olan gustavo fring'in o eceline yürüyüşü gelir akıllara her seferinde. her güzel şeyin olduğu gibi breaking bad'in de sonu olduğu hatırlanır ve hüzünlenir insan.
düşme hissi yaratıyor bu apparat şarkısı. ardınızda bir şey bırakarak düşüyorsunuz hissi dinlerken bünyenizde hissettiriyor. düşeceğiniz bir yer de yok aslında.
yan karakterleri ana karakterlerden daha çok sevdiğimiz zamanlar oldu.
saul goodman dediğimiz adam avrupa yakasında ki burhan altıntop'un avukat olmuş hali. adamın soyadı bile avukatlığa uygun. kampanya gibi soyisim. ben bu adam da inanılmaz fırsatlar varken müvekkillerini birbirlerine ispiyonlamamasını sevdim. better call saul. yo bitchs! adamım benim dizide en sadık köpektir kendisi, müşteri daima haklıdır düsturundan yola çıkmıştır kendisi daima. sezon bu kadar devam ettiyse, kendisi sayesindedir. kendisi gerçekten diziye çok ayrı bir hava katmıştır, o sürekli ortalığı toparlamaya çalışan abi havası ve mütevaziliği olsun, dea ajanlarına verdiği ayarlar olsun, höt dedin mi göt diyen alçakgönüllülüğü olsun ahahaha. 10 numara adamdın, inşallah yarabbim sana güzel bir gelecek sunmuştur, yeni hayatında başarılar, zaten seneye yeni bir yapımla karşımıza çıkacakmıssın, seni izlemek zevkli olucak.
ya kimse sevmemiş ama sarışın romeo todd. bu çocuğu neden sevmediniz olm? kime ne zararı olmuş. bu çocuktan garson bile olmaz o kadar naif çocuğu tutmuşlar, neo-nazi çetesinin en önemli elemanı yapmışlar. 5*14'te çatışma sahnesinde bir silah kullanışı vardır ki, silah resmen eline yakışmıyor ahaha. bak ne dicem? jesse'nin ölümünü 2 kere erteleyen bu adam değil miydi? jesse ile geçmişimiz var deyip, ona dondurma götüren bu adam değil miydi? abayı yaktığı gergin motor karı skyler ölecek dediğinde, aşkına sünger çekip, walt reyiz'e saygımız var abla kusura bakma, bizde saygı en önce gelir deyip skyler ve holy'e dokunmayan bu adam değil miydi? hepsini geçtim.... son bölümde içerideki herkes öldükten sonra, ürkek ve korkmuş bir çocuk gibi dışarıya bakıp, mr.white... demesi. çocuk önce davranıp jesse ve walt'ı vurabilirdi ama yapmadı. şunu diyeceğim dostlarım; bu çocuk gerçekten diziye yeni bir renk katmıştır son bölümlerde ve iyi bir çocuktur. her iş gelirdi elinden, kimseye de yamuğu olmamıştır inanın, ben kefilim
holly:dünyanının en küçük aktristi, ulan adamlar resmen 1,5 yaşında ki bebeğe bile rol yaptırmışlar ya.
14. bölümde hiçbir şey koymadı holly'nin ağlaması kadar
final sonrası asıl mağdur olan adam huell babinaeux'dur. lan, adam hala odada bekliyor.
seni para yığınının üstüne yatmış şekilde hatırlayacağız koca adam.
böyle bir dizinin hiç farkında olmasaydım, başka diziler keyifli olmaya devam edebilirdi.
seni unutmayacağız...
seni unutmayacağız...