31 Ağustos 2015 Pazartesi




sana savaşı sorsam sheakspeare'den alıntılar yaparsın ama hiçbir zaman bir arkadaşının kafası kucağına düşmedi.bunun ne demek olduğunu bilemezsin! "
"sana sanatı soracak olsam bana okuduğun kitapları satmaya çalışacaksın.michalengelo hakkında çok şey biliyorsun değil mi?çalışmalarını,politik etkilerini,papayla olan ilişkilerini,cinsel tercihlerini,bütün çalışmalarını söylersin.ama sistine kilisesinin kokusunu söyleyemezsin.çünkü oraya gerçekten gidip o güzel tavana bakmadın.görmedin.
sana kadınları sorsam neleri sevdiğin hakkında bir sürü şey söylersin.hatta bir kaç kere yatmışsındır da.ama bir kadının yanında uyanmanın ve mutlu olmanın ne demek olduğunu söyleyemezsin.
sana aşkı sorsam sonelerden alıntı yapacaksın.ama bir kadının karşısında tamamen savunmasız kalmadın.sana gözleriyle hükmedecek birini görmedin.tanrı'nın seni cehennemden kurtarması için indirdiği melek olduğunu düşünmedin.onun meleği olmak nasıl bir şey bunu da bilmiyorsun.bir aşkı sonsuza dek paylaşmayı.her şeye rağmen.kansere rağmen.bir hastane odasında iki ay boyunca yalnızca elini tutarak sabahlamak ne demek bilmiyorsun. doktorun gözlerine baktığında "ziyaret saatleri"kuralının anlamsız olduğunu görmesi ne demek bilmiyorsun.gerçek kayıp ne demek bilmiyorsun.çünkü hiç bir şeyi kendinden daha fazla sevmedin.birini bu kadar sevmeye cesaret bile edememişsindir.sana bakınca kendine güvenen bir entellektüel görmüyorum.ürkek bir velet görüyorum. ama sen bir dahisin,bunu kimse inkar edemez.kimse senin derinliklerini anlayamaz.
sırf oliver twist'i okudum diye hayatının ilk dönemlerinde neler hissettiğini anlayabilir miyim?bu seni anlatır mı?
sırf kitap okudum diye seni anlayamam.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

bundan aylar önce izmir'de yamyam denebilecek bir şirketin müdürünün evladıyla konuşuyorum, "sana karı ayarlayayım" diyor, babayı tanıyorum yamyam. evladı ondan yamyam, bu insanların türk filmlerindeki kötü karakterlerden hiçbir farkı yok, daha da beterler aslında. çünkü sosyal statü olarak yüksek, varlıklı ve saygın insanlar. toplum onları el üstünde tutuyor, seviliyorlar. adam bana anlatmaya devam ediyor, "izmirin amı götü boldur, buralara gelip para karşılığı yatan çok fazla üniversite öğrencisi var" hadi ya diyorum, ankara'da duymadım hiç böyle şeyler. "ooo olmaz mı, ankara'da da çok kevaşe var, biz iş görüşmelerinde çok karı ayarlıyoruz" diyor.

benim midemi bulandıran şey, toplumun elit kabul ettiği kesimle, yükselmeye çalışan orta sınıf arasında kurulan bu iğrenç ilişki. yani bu adamlarla evlenmek için yanıp tutuşan kadınlar, sonra kolay para kazanmak için bu insanların üç kuruşluk muhabbetine meze olanlar. bunu kendine yediren kişi orospudur, bunu yaptıran da pezevengin önde gidenidir. bu insanları el üstünde tutanlar da bu dünyanın soytarılarıdır.

o yüzden hiç boşuna kolpa sıkmayın, tırmanmaya çalıştığınız merdiven bir gün çökecek, o kırık basamaklardan düşüp öleceksiniz. sattığınız ya da satın aldığını sandığınız şeyin değeri, değersizliğiniz kadardır. ihanet ettiğiniz şey ise, paha biçilemez bir şey, paranın satın alamayacağı, plaza kaşarlarının istese de erişemeyeceği bir şey, eskide kalmış bir şey, biz ona namus diyoruz ve bunun ne demek olduğunu, bu insanların muhabbetine meze olmanın ne kadar çirkin olduğunu anlayabilenler idrak edebilir.

ben o gün, zenginlerden nefret ettim. tam olarak o gün, tertemiz bir insan olduğumu iddia edemem, ama asla onlardan, ya da onların çemberinin içinde olanlardan biri olmayacağımı, bu insanların varoluş olarak düşmanım olduğunu 18 yaşımda anladım. insanlık, kendi onurunu böyle insanların dilinden korumaktır, yoksa bu hayatı bu kadar iğrençleştiren şeylere karşı elinizde hiçbir şey kalmaz, insanı bir satılık mal olarak görenlere karşı elinizde tek bir koz bile kalmaz. bu hep böyleydi, her zaman da böyle olacak.